Konu: fıkralar masrettin hocanın Ptsi Mart 09, 2009 9:44 pm
Nasreddin Hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker: - Kaç akçe şu heybe muhterem? - 2 akçe hocam. - Aldım gitti, diyen hoca elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir: - Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin. Hoca sinirlenir: - Bre cahil adam! Sana önce 1 akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin parasını istersin! ____________________________________ Nasreddin Hoca abdest alirken, bir ayagina su yetmemis. Namaz kilarken de bir ayagini yukar kaldirarak namaz kilmis. Bunu gören cami cemaati : -Hocam bu nasil namaz? diye sormus. Nasreddin Hoca : -Bir ayagi abdestsiz namaz, diye cevap vermis _____________________________________ Nasreddin Hoca birgün Timurlengi ziyarete karar verir. Giderken yanına hediye olarak bir sepet ayva alır.Fakat hoca yolda ayva yerine incirin daha iyi hediye olacağına karar verir ve dönüp ayvaları boşaltır onların yerine sepeti incir doldurur. Padişah Timur 'a hocanın kendisine hediye getirdiği ve huzura kabul edilmesini istediği bildirilir. Hoca huzura alınır. Hediye olarak çok değerli şeyleyen padişah incirleri görünce çok kızar ve incirleri tek tek hocanın kafasına vurur.Fakat hoca acıdan bağıracağına Allaha şükreder. Şaşıran Padişah sebebini sorar: Hoca : --Padişahım ya ayvaları getirseydim halim ne olurdu der... ______________________________________ Bir gun Hoca'nin bir koye gidecegi tutmus. Oyle sicak bir gunmus ki, kus bile kanadini kimildatmiyormus. Boylesi gunde yola cikmak delilik degil de nedir! Yorgunluk bir yandan, susuzluk bir yandan Hoca'nin imanini gevretmis, su yokusun basinda, su inisin dibinde derken, Allah onune bir cesme cikarmis.. Hemen, oluguna sokulan tikaci cikarip agzini dayamis ama, oyle bir akisi varmis ki, ustu basi islanmis; neye donduyse donmus. O zaman Hoca bir lahavle cekip: -Tevekkeli degil, boyle deli deli aktigin icindir ki, agzina ot tikamislar ya senin! demis. ______________________________________ Bir gün Hoca ateş için agaca çikmis odun kesiyormuş. Yakından geçen biri, Hoca'nin hararetli bir şekilde bindigi dalı kestiğini farkeder. -Dikkatli ol, Hoca Efendi! diye uyarır. Kesmeye çalıştığın dal bindiğin daldır. Durmazsan, kesin yere duşeceksin. Hoca cevap vermeye zahmet bile etmez. İşsiz güçsüz insanlar heryerdedir. Kendilerine faydalı hiç birşey yapmazlar, size ne yapıp yapmayacağınızı anlatırlar işte. Hoca'nın zihni bunlarla meşgulken, kırmayı başardıgı dalla birlikte aşağı düşer. Adam hakkindaki fikri hemen cark eder. Kesin onemsiz biri degildi bu adam. Gercekte, hayatinda karsilasacagin en onemli adam olabilirdi. Kendine gelir gelmez, adamin arkasindan kosar, fakat cok gectir, adam gozden kaybolmustur. Muhtemelen, Hoca'nin aklindaki sey bu bilge kisiye ne zaman olecegini sormakti
________________________________________ Bir gün Nasreddin Hoca sehire gelip, bir arkadasiyla birlikte handa kalmis. Gece yarisi arkadasi sormus : -Hocam, uyudunuz mu? -Buyurun birsey mi var? -Biraz borç para isteyeyim demistim. Nasreddin Hoca derhal horlamaya baslayip: -Ben uyuyorum! demis. ________________________________________ Bir gün Nasrettin Hoca'ya -- Hocam bal ile sirke uyuşmaz derler, derler. -- Nasıl uyumasın der? der ve gider yarım okka bal yer yarım okkada sirke içer. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar. -- Bal ile sirke birbiri ile anlaşamadı değil mi? Hoca hiç mertliği elden bırakmaz. -- Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar Eskiden takvim bugünkü kadar yaygın değildi. Hele köylerde ancak önemli bazı olaylara göre zaman belirlenirdi. O yüzden özellikle Ramazan'da günleri şaşırmamak için bazı usuller uygulanırdı. On bir ayın sultanı Ramazan ayı daha gelir. Nasreddin Hoca zamanı belirlemek için bir çömlek alır bir yığın ufak taş toplar. Akşam olduğu zaman bu taşlardan bir tanesini çömleğe atardı. Ramazan'ın kaçı olduğunu öğrenmek isteyince çömlekteki taşları sayardı. Hoca'nın bu usulünü bilen bir arkadaşı Hoca'ya küçük bir şaka yapmak ister. Bir gün gizlice Hoca'nın taşları büyüklüğünde bir kucak taşı çömleğe boşaltır. Sonra doğruca Hoca'nın yanına gider ve sorar: -- Hocam, bugün Ramazan'ın yirmi dördü mü, yirmi beşi mi? Arkadaşlarla bir karara varamadık. Bana Hoca'ya gir danış. O bilir, dediler. Hoca: -- Olur, şu bizim çömleğe bir bakalım, der. Hoca., çömleğin yanına gider. İçindeki taşları saymak için boşaltır. Hayretler içinde kalır. Taşları sayar, tam 124 tane taş vardır. Kendi kendine: -- Allah Allah! Hiç böyle şey olmaz! diye söylenir. Soru soran adamın yanına geri gelir: -- Bugün Ramazan'ın altmış ikisi der. Adam: -- Aman Hocam! Hiç böyle şey olur mu? Hiç ay altmış iki çeker mi? Hoca: -- Sen gene şükret, ben insaflı davrandım da yarısını söyledim. Benim çömleğin hesabına kalsaydı bugün Ramazan'ın yüz yirmi dördü idi. der
____________________________________ Dünyada meraklılar çok...
Biri hocaya:
-Şu dünya ne kadar tuhaf demiş.
Hoca aksakalını sıvazladıktan sonra:
-Neresi tuhaf diye sormuş.
-Sabah oldumu insanların her biri bir tarafa gidiyor.
Bazıları bu yana bazıları bu yana...
Neden ki? Deyince
Hoca çok fazla düşünmeden şu cevabı vermiş:
-Neden olacak hepsi bir tarafa gitse dünyanın dengesi bozulurda ondan _____________________________________ Bir gun Hoca esege yuzu arkaya bakacak sekilde yanlis oturmus. -Hoca, diye seslenir insanlar, esegine ters biniyorsun! Hoca; -Hayir, diye cevaplar, esege ters biniyor degilim. Esegin yonu ters _____________________________________ Hoca, bir gün kirlardan topladigi çali çirpiyi esegine yükleyip evine götürürken : -Acaba, yas çirpi da kurusu gibi yanar mi? diye düsünür ve seytana uyarak çakmagini çakar ve alevi çali çirpiya dokundurur. Aralarinda kurulari da bulunan çali çirpi hemen alev alir.Esekte bir korku, bir telas, huzursuzluktur baslar. Anira anira, çifte ata ata dört nala kosmaga baslar. Hoca da arkasindan olanca gücüyle bagirir : -Aklin varsa göle kos! ____________________________________ Hoca, bir gün kirlardan topladigi çali çirpiyi esegine yükleyip evine götürürken : -Acaba, yas çirpi da kurusu gibi yanar mi? diye düsünür ve seytana uyarak çakmagini çakar ve alevi çali çirpiya dokundurur. Aralarinda kurulari da bulunan çali çirpi hemen alev alir.Esekte bir korku, bir telas, huzursuzluktur baslar. Anira anira, çifte ata ata dört nala kosmaga baslar. Hoca da arkasindan olanca gücüyle bagirir : -Aklin varsa göle kos! ____________________________________ Nasreddin Hoca Aksehir pazarinda bir adamin basina toplanmis olan kalabaliga yaklasir.Satici elindeki kusu satmaya calismakta ve fiyati ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akce. Hoca bir turlu fiyattaki asiri farki anlayamaz ve sorar -Hemserim bu nasil kus 50 Akce istersin? -Hoca efendi bu bildigin kus degildir bunun ozelligi var. -Neymis ozelligi? -Hocam bu kusa papagan derler ve konusur. Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptigi gibi pazara doner. Papagan satmakta olan adamin yanina durur ve yuksek sesle; -Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll! Herkesten cok papagan satan sasar bu ise ve sorar. -Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin? -Sen 50 ye satiyorsun ama -Dedim ya hocam benim kus konusur ama -Öyleyse, benim ki de dusunur __________________________________ Hoca ve oglu bir keresinde bir yolculuga cikarlar. Hoca oglunun esege binmesini ve kendisininde yurumesini tercih eder. Yolda birileriyle karsilasirlar, -Bakin su saglikli, genc cocuga! Bugunun gencligi. yaslilarina hic saygilari yok. Kendisi esege binmis ve garip babasi yuruyor! derler. Bu insanlarin yanindan gecince, cocuk kendinden utanmis hisseder ve kendisinin yurumesi, babasinin da esege binmesi uzerine israr eder. Boylece, Hoca esekle giderken, cocuk da yaninda yurur. Kisa bir sure sonra baska insanlara rastlarlar, -Suna bak! Babasi esekle giderken, su gariban cocuk yuruyor. derler Bu insanlari gectikten sonra, Hoca ogluna -En iyi yapilacak sey, ikimizin de yurumesi. Kisa bir yol aldiktan sonra, yine baskalarina rastlarlar, -Su aptallara bakin. Bu sicak gunes altinda ikisi de yuruyor, hic biri de esege binmiyor! Hoca ogluna doner ve -Iste bu insanlarin fikirlerinden kurtulmanin ne kadar zor oldugunu gosterir, der __________________________________ Bir gün Nasreddin Hoca eşeği ile giderken kadıya rastlamış.Kadı Hocayla alay edip : -Hocam, iki kardeş nereye gidiyorsunuz? diye sormuş. -Evet efendim, kardeşiniz "canım sıkıldı bir ahbabın evine götürün" dedi de onu sizin eve götürüyorum.Size rastladık yolumuz kısaldı, diye cevap vermiş Nasreddin Hoca
_________________________________ Hoca bir gün arkadasiyla konusuyormus arkadasi demis ki : -Ya hocam dün sizin evden bir ses çikti. Bu neydi?. Hoca ise : -Hiç sadece hanimla biraz tartistik kavugum merdivenlerden yuvarlandi, demis. Arkadasi : -Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çikar mi?, demis. Hoca : -Ya anlasana içinde bende vardim, demis. _________________________________ Hoca komşusundan bir gün kazanı ödünç ister. İade ederken de hem teşekkür eder, hem içine minik bir kazan koyar. Komşusu merakla bu minik kazanı sorunca da, "Komşu, bizdeyken kazanın doğurdu" der. Komşusu bu işe pek sevinir. Aradan epey zaman geçer, Hoca yine komşusundan kazanını ödünç ister. Komşusu da sevinerek verir. Ama bu kez aradan günler, haftalar, hatta aylar geçer, kazandan ve Hoca'dan ses çıkmaz. Nihayet bir gün komşusu konuyu açmaya karar verir,"Hoca bizim kazan ne oldu?" diye sorar. Hoca da üzgün bir ifadeyle,"Komşu çok zaman geçti aradan, senin kazan öldü. Sana nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum" deyince sinirlenen komşusu,"Hocam ne diyorsunuz? Hiç kazan ölür mü? Kazan canlı mı ki ölsün?" Hoca,"Doğurduğunu kabul etmiştin, sesin çıkmamıştı, şimdi ölünce nden feryat ediyorsun" der komşusuna Bir kesis dünyanin en akilli adamini bulmak için diyar diyar geziyormus sira Nasreddin hocanin köyüne gelmis ve köylülere sormus. -Sizin köyün en akilli adami kim? demis. Köylülerde: - Nasreddin Hoca demis. bunun üzerine kesis köy meydaninda hoca ile görüsmeye baslamis ve eline bir çomak almis yere bir daire çizmis, nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüs, kesis bir dogru daha çizerek daireyi dörde bölmüs,hocada dörde bölünmüs dairenin üç dilimine çarpi isareti koymus,kesis elleriyle asagidan yukariya dogru hareket yapmis,hocada yukaridan asagiya yapmis ve kesis büyük bir hayranlikla hocayi tebrik etmis. Olup bitenden bir sey anlamayan halk kesise ne oldugunu sormus kesisde : - Bu adam gerçekten dünyanin en akilli adami, yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi,ben dünyayi dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi,ben yerden buharlasma sonucunda ne olur dedim o da yagmur yagar dedi. Bu sefer hocaya neler oldugunu sorar halk Hoca da: - Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarisi benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altindan atesi hafif hafif almali dedi ben de üstüne findik fistik ekelersek daha iyi olur dedim